Atatürk: Cumhuriyeti kurduk ancak bir şeye benzemiyor. Ben faniyim.
Ölmeden önce milleti hakiki hürriyete kavuşmuş ve alışmış görmek
istiyorum. Bunun için muhalif bir parti lazımdır
Prof. Kemal karpat bi yazısında da Mustafa Kemal ,n Çankaya ya
hapsedildiğini söylemişti..
Sabahattin Selek de kitaplarında köşke gelen insanların hep aynı kşiler olduğunu yazmıştı
Can Dündar da Mustafa da Atatürk ün mutsuz olduğunu anlatmak
istemişti tabi yönetmen olmadığından filmi duygusuz olmuştu
Prof. Halil inalcık onun canlı gaste programına katıldığında filmin eksiklerini nazik bir ifadeyle söyledikten sonra Serbest Fırka deneyimini mutlaka yaz filme çek demekten kendini alamamıştı..
Türkiyenin Hatıra Defterinde insanların izmir mitinginde " kurtarın bizi bunlardan" diye Fethi Okyar a yalvardıklarını da izlemiştim..
ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi'nin genel başkanı Nuri Demirağ 'artik yeter' sloganı 1945'te ortaya atılmıştı
bunlar beni yine meraklandırdı..
radikal gazetesi yazarı Avni Özgürel in yazılarından aşağıdaki yazıyı hazırladım..
Yaşanan siyasi tartışmalar ve bunların doğurduğu sonuçlar
bakımından 1930 yılı demokrasi tarihimizde dönüm noktası
sayılabilir. Ünlü Takrir-i Sükûn Kanunu'yla 1925) Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası ve muhalif basın kapatılmış; İsmet İnönü itirazsız
iktidarını sürdürür hale gelmişti. Ama bu göstermelik sükûndan başta
Atatürk olmak üzere herkes şikâyetçiydi. Sonuçta 1930
Ağustos'unda bizzat Atatürk'ün emriyle Serbest Cumhuriyet Fırkası
kuruldu.
Atatürk zor da olsa o tarihte Türkiye'nin Londra Büyükelçisi olan Ali
Fethi Okyar'ı ikna etmişti muhalefet partisini kurmaya. Öyle ki, yeni
partinin Çankaya'yla ihtilaflı olduğu hissinin uyanmasına mani olmak
için Gazi ve Ali Fethi Bey karşılıklı mektuplaşmaları, Fethi Bey'in
niyetini Atatürk'ün de Fethi Bey'in teşebbüsünden duyduğu
memnuniyeti yazmaları kararlaştırılmıştı ve bu mektuplar basına
açıklanacaktı. Öyle de oldu... Basın, Fethi Bey'in "Tam laiklik ve
cumhuriyetçilik temeli üzerinde" yeni bir parti kuracağına dair
açıklamasını duyar duymaz Atatürk'ün kaldığı Yalova kaplıcalarına
akın etti. O da "Yeni fırka inşallah memleket için faydalı olacaktır.
Fethi Bey'in teşebbüsünü sevinçle karşılıyorum" dedi. Ardından
mektuplar açıklandı.
Atatürk burada Fethi Bey'e iktidar ve muhalefet partileri karşısında
tarafsız kalacağını, seçimlerin adil bir şekilde yapılmasını
denetleyeceğini söylüyordu.
'Kaç mebus lazımsa...'
Atatürk çevresindekileri yeni partiye katılmaları konusunda
yüreklendirmeye çalışıyor ama onların zihinlerindeki tereddüdü
gideremiyordu. Yakın arkadaşı Nuri Conker'de, kız kardeşi Makbule
Atadan'da çekingenlik hâkimdi. Ahmet Ağaoğlu'yla yeni partiye gidilip
gidilmemesi konusunda oldukça sert bir şekilde tartıştı ama onu bile
ikna edemedi. Hepsi İsmet İnönü'nün bu partiyi de 'irtica'yla
suçlayacağı ve sonuçta kapattıracağı kanısındaydı. Ahmet Ağaoğlu
İnönü'nün de bulunduğu bir sohbette açık açık, "Herkesin yan yana
oturduğuna bakmayın. Meclis'te serbest düşünme, serbest söyleme
ve serbest hareket etme imkânı verilse, CHF kendiliğinden iki kola
ayrılır ve ayrılanla hakiki bir muhalif fırka kurulmuş olur" diyordu.
Atatürk kızacağı sanılırken kahkahalar atarak bu fikre katıldığını
söylemesi Ağaoğlu'nu daha yüreklendirdi ve Gazi'nin huzurunda
İnönü'yle milletvekillerine bir devre görev yapsalar dahi ömür boyu
emekli maaşı bağlanmasını öngören kanun dolayısıyla tartışmaya
oturdu.
Atatürk tartışmaya müdahale edip konuya dönülmesini sağladıktan
sonra Ahmet Ağaoğlu'na, "Denetleme görevini yapmanız için kaç
milletvekiline sahip olmalısınız?" diye sordu; onun da "10-15 doğru
dürüst bilgili
adam yeter" demesi üzerine, "Öyleyse merak etmeyin. Ben yeni
fırkaya 50- 60 hatta daha çok mebus temin ederim. Size şimdiden
Kütahya mebusu Nuri Conker'in umumi kâtip olmasının sözünü
veriyorum. Bunu söyle-dikten sonra Conker'e dönüp, "Nuri kabul
ediyorsun değil mi?" diye sordu. Çaresiz kalan Conker'in,
"Emredersiniz" cevabı üzerine kız kardeşi Makbule'yi işaret edip,
"Hemşirem de şimdiden yeni fırkaya girmiştir" dedi ve Ağaoğlu'na
dönüp ekledi: "Daha söyleyecek bir sözün kaldı mı?"
'Seçilecek diyorum...'
Ahmet Ağaoğlu hâlâ ikna olmamıştı. Atatürk'le aralarında şu diyalog
gelişti:
- Paşam, Ali Fethi Bey halen büyükelçidir. Nasıl Meclis'e girebilecek,
nasıl yeni kurulan partinin reisliğini yapacak?
- Mebus olacak elbette.
- Paşam nasıl mebus olacak, aklım almıyor.
- Başkaları nasıl olduysa o da öyle olacak.
- Paşam başkalarını siz tavsiye ediyorsunuz ve sizin fırkanızın
mensupları onları seçiyorlar. Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan olmayan
Fethi Bey'i siz nasıl ve kime tavsiye edeceksiniz? Yeni parti henüz
kurulmadığına göre Halk Fırkası üyeleri nasıl olur da kendilerine
rakip olacak bir partinin liderini seçerler?
- Ne karıştırıyorsun sen? Ben sana Fethi Bey seçilecek diyorum...
Atatürk sabırsızlanıyor, muhalefet partisinin bir an önce kurularak
Meclis'te göreve başlamasını istiyordu. Bu yüzden Serbest
Cumhuriyet Fırkası (Tüzük taslağında bu isim Serbest Laik
Cumhuriyet Fırkası diye
anılmıştı) doğru dürüst program bile hazırlayamadan kuruluş
dilekçesini İçişleri Bakanlığı'na vermek zorunda kaldı.
'Allah muvaffak etsin'
Ufukta belediye seçimleri vardı ve SCF kurucularının hedefi bu
seçimlere katılmaktı. Atatürk, "Yeni kuruldunuz, hemen seçime girip
kaybederseniz aleyhinize olur" diye uyardı Fethi Bey'i. Ama
muhalefet lideri kararlıydı ve o izin verirse seçime katılacaklarını
hatta kesinlikle kazanacaklarını söyledi. Atatürk "Allah muvaffak
etsin" demekle yetindi.
İnönü tehlikenin büyüdüğünü anlamıştı ama engellemek için biraz
daha beklemeye karar verdi. Nasılsa muhalefet kitleleri harekete
geçirecek, sonuçta bazı olaylar çıkacaktı; o zaman müdahale etmek
daha akıllıcaydı.
Fethi Bey'in İzmir gezisi CHF'nin aradığı fırsatı verdi. Halk coşku
içinde Fethi Bey'i karşılamaya hazırlanmıştı. Ama muhalefet liderinin
orada konuşturulmaması talimatını alan yerel yöneticiler olaylar
çıkması ihtimalinden söz ederek Fethi Bey'e, "Mitigten vazgeçmesini"
söylediler. Fethi Bey durumu Atatürk'e iletmek için çekmek istediği
telgrafı kabul edecek postane bile bulamadı. Sonunda onun kaleme
aldığı metin İzmir dışından Ankara'ya ulaştırıldı ve Atatürk vakit
geçirmeden müdahale etti: "Anlıyorum ki sana nutkunu söyletmek
istemiyorlar. Fakat sen behemahal nutkunu söyleyeceksin. Ve
tesadüf edeceğin herhangi bir engeli bana bildireceksin. Başvekil,
Dahiliye Vekili ve İzmir Valisi asayişi temin etmekle mükelleftir."
Atatürk telgrafının birer kopyasını İnönü'ye ve mahalli yöneticilere
çektirmişti. Sonunda miting izni çıktı. Ama bu kez Fethi Bey'in
konuşma yapacağı kürsünün karşısına ikinci bir kürsü hazırlandı ve
Fethi Bey'in
orada konuşmaya başladığı söylentisi çıkarıldı. Oysa kürsüye çıkan
Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt'tu. Halk durumu protesto etmeye
başlayınca orada bekletilmekte olan polis gücü harekete geçti.
İtekleme, coplama denenmedi bile tabancasını çeken polis ateş
etmeye başladı halkın üzerine. Mitinge babasıyla gelen 14 yaşında
bir erkek çocuk oracıkta öldü. Olaylar kontrolden çıktı.
Fethi Bey kargaşadan sıyrılıp Ankara'ya döndüğünde gazetelerin
hakkında kaleme aldıkları ağır yazılarla karşılaşınca ne yapacağını
şaşırdı. En şaşırtıcı olanı da CHF yönetiminin onu 'hükümete
geçmeyi istemekle' suçlamasıydı. Fethi Bey buna dayanamadı ve
Meclis'e koştu: "Efendiler, iktidar partisinin daima o mevkide
kalacağını söylemesini tabii, bizim fırkamızın iktidara geçmek isteğini
suç saymanın mantığını anlamak imkânsız. Eğlence olsun diye
kurmadık bu partiyi, tabii iktidara geçmek istiyoruz."
Ahmet Agaoğlu bir kez daha Çankaya'ya çıktı. Atatürk şiddet
olaylarından rahatsızdı:
- Beni Serbest Fırka'ya siz soktunuz. 62 yaşındayım ve hayatımın
kırk yılını gücüm dahilinde milletime hizmet için geçirdim. Mezarıma
birkaç adım kalmışken milleti anarşiye sevk eden sebep olarak
görülüyorum. Hepsi bir yana siz benim kurtarıcımsınız. Beni Malta
esaretinden kurtardınız. Oysa millete ihanet ettiğim gibi kurtarıcıma
da karşı çıktığım suçlaması altındayım. Buna katlanamam.
- Ne yapacaksın?
- Çekilir, öğretmenlikle meşgul olurum.
- O zaman beni karşında bulursun. Anlıyorum ki sen verdiğim
sözden şüphe ediyorsun. Namus sözüm var. Müsterih olun Bu kabil
olaylar Avrupa memleketlerinde de oluyor.
'Kapatıyoruz'
Atatürk 1 Kasım 1930 günü hedefinin tek dereceli serbest seçim
olduğunu söylediğinde Fethi Bey ve arkadaşları adeta bayram etti.
Ama iki gün sonra Çankaya'nın havasının değiştiğini gördüler.
Atatürk kendisinin de inanmadığı bir çözümü öneriyordu: "Siz
çalışmaya devam edin ben de partimin başında siyasi mücadeleye
katılayım."
Fethi Bey partisinin diğer kurucularıyla görüşüp Köşke çıktı,
kararlarını bildirdi: "Biz sizinle mücadele etmek için parti kurmadık.
Dolayısıyla fırkayı dağıtmaya karar verdik."
Atatürk'ün Fethi Bey'i parti çalışmalarını sürdürmek konusunda ikna
çabaları sonuç vermedi ve iki dost insan Serbest Fırka'nın kendisini
kapatma kararı aldığının Meclis'te duyurulmasına karar verip ayrıldı.
Çerçeve
Çankaya'ya Anıtkabir planı
Atatürk'ün Çankaya'yı çok sevdiği biliniyor. Orada rahat ettiğini her
vesileyle söylediği de. Nitekim ölümünden sonra Falih Rıfkı
Atay, Selah Cimcoz ve Ferid Celal Güven'den oluşan komisyon
kurulacak Anıtkabir için en uygun mevkiin Çankaya olduğuna ilişkin
bir raporu Ulus gazetesinin başlıklı kâğıdı üzerinde kaleme aldılar.
Ama o tarihte kabul gören bu fikir daha sonra hatırlanmadı bile.
1939 da ingilizlerle anlaşma yapan Atatürkün ismini her yerden silmeye .alışan kimdi..
18 Nisan 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder