18 Nisan 2010 Pazar

bizzat Atatürk'ün emriyle Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu.

Atatürk: Cumhuriyeti kurduk ancak bir şeye benzemiyor. Ben faniyim.

Ölmeden önce milleti hakiki hürriyete kavuşmuş ve alışmış görmek

istiyorum. Bunun için muhalif bir parti lazımdır

Prof. Kemal karpat bi yazısında da Mustafa Kemal ,n Çankaya ya

hapsedildiğini söylemişti..
Sabahattin Selek de kitaplarında köşke gelen insanların hep aynı kşiler olduğunu yazmıştı
Can Dündar da Mustafa da Atatürk ün mutsuz olduğunu anlatmak

istemişti tabi yönetmen olmadığından filmi duygusuz olmuştu
Prof. Halil inalcık onun canlı gaste programına katıldığında filmin eksiklerini nazik bir ifadeyle söyledikten sonra Serbest Fırka deneyimini mutlaka yaz filme çek demekten kendini alamamıştı..
Türkiyenin Hatıra Defterinde insanların izmir mitinginde " kurtarın bizi bunlardan" diye Fethi Okyar a yalvardıklarını da izlemiştim..
ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi'nin genel başkanı Nuri Demirağ 'artik yeter' sloganı 1945'te ortaya atılmıştı
bunlar beni yine meraklandırdı..



radikal gazetesi yazarı Avni Özgürel in yazılarından aşağıdaki yazıyı hazırladım..

Yaşanan siyasi tartışmalar ve bunların doğurduğu sonuçlar

bakımından 1930 yılı demokrasi tarihimizde dönüm noktası

sayılabilir. Ünlü Takrir-i Sükûn Kanunu'yla 1925) Terakkiperver

Cumhuriyet Fırkası ve muhalif basın kapatılmış; İsmet İnönü itirazsız

iktidarını sürdürür hale gelmişti. Ama bu göstermelik sükûndan başta

Atatürk olmak üzere herkes şikâyetçiydi. Sonuçta 1930

Ağustos'unda bizzat Atatürk'ün emriyle Serbest Cumhuriyet Fırkası

kuruldu.
Atatürk zor da olsa o tarihte Türkiye'nin Londra Büyükelçisi olan Ali

Fethi Okyar'ı ikna etmişti muhalefet partisini kurmaya. Öyle ki, yeni

partinin Çankaya'yla ihtilaflı olduğu hissinin uyanmasına mani olmak

için Gazi ve Ali Fethi Bey karşılıklı mektuplaşmaları, Fethi Bey'in

niyetini Atatürk'ün de Fethi Bey'in teşebbüsünden duyduğu

memnuniyeti yazmaları kararlaştırılmıştı ve bu mektuplar basına

açıklanacaktı. Öyle de oldu... Basın, Fethi Bey'in "Tam laiklik ve

cumhuriyetçilik temeli üzerinde" yeni bir parti kuracağına dair

açıklamasını duyar duymaz Atatürk'ün kaldığı Yalova kaplıcalarına

akın etti. O da "Yeni fırka inşallah memleket için faydalı olacaktır.

Fethi Bey'in teşebbüsünü sevinçle karşılıyorum" dedi. Ardından

mektuplar açıklandı.
Atatürk burada Fethi Bey'e iktidar ve muhalefet partileri karşısında

tarafsız kalacağını, seçimlerin adil bir şekilde yapılmasını

denetleyeceğini söylüyordu.

'Kaç mebus lazımsa...'
Atatürk çevresindekileri yeni partiye katılmaları konusunda

yüreklendirmeye çalışıyor ama onların zihinlerindeki tereddüdü

gideremiyordu. Yakın arkadaşı Nuri Conker'de, kız kardeşi Makbule

Atadan'da çekingenlik hâkimdi. Ahmet Ağaoğlu'yla yeni partiye gidilip

gidilmemesi konusunda oldukça sert bir şekilde tartıştı ama onu bile

ikna edemedi. Hepsi İsmet İnönü'nün bu partiyi de 'irtica'yla

suçlayacağı ve sonuçta kapattıracağı kanısındaydı. Ahmet Ağaoğlu

İnönü'nün de bulunduğu bir sohbette açık açık, "Herkesin yan yana

oturduğuna bakmayın. Meclis'te serbest düşünme, serbest söyleme

ve serbest hareket etme imkânı verilse, CHF kendiliğinden iki kola

ayrılır ve ayrılanla hakiki bir muhalif fırka kurulmuş olur" diyordu.
Atatürk kızacağı sanılırken kahkahalar atarak bu fikre katıldığını

söylemesi Ağaoğlu'nu daha yüreklendirdi ve Gazi'nin huzurunda

İnönü'yle milletvekillerine bir devre görev yapsalar dahi ömür boyu

emekli maaşı bağlanmasını öngören kanun dolayısıyla tartışmaya

oturdu.
Atatürk tartışmaya müdahale edip konuya dönülmesini sağladıktan

sonra Ahmet Ağaoğlu'na, "Denetleme görevini yapmanız için kaç

milletvekiline sahip olmalısınız?" diye sordu; onun da "10-15 doğru

dürüst bilgili
adam yeter" demesi üzerine, "Öyleyse merak etmeyin. Ben yeni

fırkaya 50- 60 hatta daha çok mebus temin ederim. Size şimdiden

Kütahya mebusu Nuri Conker'in umumi kâtip olmasının sözünü

veriyorum. Bunu söyle-dikten sonra Conker'e dönüp, "Nuri kabul

ediyorsun değil mi?" diye sordu. Çaresiz kalan Conker'in,

"Emredersiniz" cevabı üzerine kız kardeşi Makbule'yi işaret edip,

"Hemşirem de şimdiden yeni fırkaya girmiştir" dedi ve Ağaoğlu'na

dönüp ekledi: "Daha söyleyecek bir sözün kaldı mı?"

'Seçilecek diyorum...'
Ahmet Ağaoğlu hâlâ ikna olmamıştı. Atatürk'le aralarında şu diyalog

gelişti:
- Paşam, Ali Fethi Bey halen büyükelçidir. Nasıl Meclis'e girebilecek,

nasıl yeni kurulan partinin reisliğini yapacak?
- Mebus olacak elbette.
- Paşam nasıl mebus olacak, aklım almıyor.
- Başkaları nasıl olduysa o da öyle olacak.
- Paşam başkalarını siz tavsiye ediyorsunuz ve sizin fırkanızın

mensupları onları seçiyorlar. Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan olmayan

Fethi Bey'i siz nasıl ve kime tavsiye edeceksiniz? Yeni parti henüz

kurulmadığına göre Halk Fırkası üyeleri nasıl olur da kendilerine

rakip olacak bir partinin liderini seçerler?
- Ne karıştırıyorsun sen? Ben sana Fethi Bey seçilecek diyorum...
Atatürk sabırsızlanıyor, muhalefet partisinin bir an önce kurularak

Meclis'te göreve başlamasını istiyordu. Bu yüzden Serbest

Cumhuriyet Fırkası (Tüzük taslağında bu isim Serbest Laik

Cumhuriyet Fırkası diye
anılmıştı) doğru dürüst program bile hazırlayamadan kuruluş

dilekçesini İçişleri Bakanlığı'na vermek zorunda kaldı.

'Allah muvaffak etsin'
Ufukta belediye seçimleri vardı ve SCF kurucularının hedefi bu

seçimlere katılmaktı. Atatürk, "Yeni kuruldunuz, hemen seçime girip

kaybederseniz aleyhinize olur" diye uyardı Fethi Bey'i. Ama

muhalefet lideri kararlıydı ve o izin verirse seçime katılacaklarını

hatta kesinlikle kazanacaklarını söyledi. Atatürk "Allah muvaffak

etsin" demekle yetindi.
İnönü tehlikenin büyüdüğünü anlamıştı ama engellemek için biraz

daha beklemeye karar verdi. Nasılsa muhalefet kitleleri harekete

geçirecek, sonuçta bazı olaylar çıkacaktı; o zaman müdahale etmek

daha akıllıcaydı.
Fethi Bey'in İzmir gezisi CHF'nin aradığı fırsatı verdi. Halk coşku

içinde Fethi Bey'i karşılamaya hazırlanmıştı. Ama muhalefet liderinin

orada konuşturulmaması talimatını alan yerel yöneticiler olaylar

çıkması ihtimalinden söz ederek Fethi Bey'e, "Mitigten vazgeçmesini"

söylediler. Fethi Bey durumu Atatürk'e iletmek için çekmek istediği

telgrafı kabul edecek postane bile bulamadı. Sonunda onun kaleme

aldığı metin İzmir dışından Ankara'ya ulaştırıldı ve Atatürk vakit

geçirmeden müdahale etti: "Anlıyorum ki sana nutkunu söyletmek

istemiyorlar. Fakat sen behemahal nutkunu söyleyeceksin. Ve

tesadüf edeceğin herhangi bir engeli bana bildireceksin. Başvekil,

Dahiliye Vekili ve İzmir Valisi asayişi temin etmekle mükelleftir."
Atatürk telgrafının birer kopyasını İnönü'ye ve mahalli yöneticilere

çektirmişti. Sonunda miting izni çıktı. Ama bu kez Fethi Bey'in

konuşma yapacağı kürsünün karşısına ikinci bir kürsü hazırlandı ve

Fethi Bey'in
orada konuşmaya başladığı söylentisi çıkarıldı. Oysa kürsüye çıkan

Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt'tu. Halk durumu protesto etmeye

başlayınca orada bekletilmekte olan polis gücü harekete geçti.

İtekleme, coplama denenmedi bile tabancasını çeken polis ateş

etmeye başladı halkın üzerine. Mitinge babasıyla gelen 14 yaşında

bir erkek çocuk oracıkta öldü. Olaylar kontrolden çıktı.
Fethi Bey kargaşadan sıyrılıp Ankara'ya döndüğünde gazetelerin

hakkında kaleme aldıkları ağır yazılarla karşılaşınca ne yapacağını

şaşırdı. En şaşırtıcı olanı da CHF yönetiminin onu 'hükümete

geçmeyi istemekle' suçlamasıydı. Fethi Bey buna dayanamadı ve

Meclis'e koştu: "Efendiler, iktidar partisinin daima o mevkide

kalacağını söylemesini tabii, bizim fırkamızın iktidara geçmek isteğini

suç saymanın mantığını anlamak imkânsız. Eğlence olsun diye

kurmadık bu partiyi, tabii iktidara geçmek istiyoruz."
Ahmet Agaoğlu bir kez daha Çankaya'ya çıktı. Atatürk şiddet

olaylarından rahatsızdı:
- Beni Serbest Fırka'ya siz soktunuz. 62 yaşındayım ve hayatımın

kırk yılını gücüm dahilinde milletime hizmet için geçirdim. Mezarıma

birkaç adım kalmışken milleti anarşiye sevk eden sebep olarak

görülüyorum. Hepsi bir yana siz benim kurtarıcımsınız. Beni Malta

esaretinden kurtardınız. Oysa millete ihanet ettiğim gibi kurtarıcıma

da karşı çıktığım suçlaması altındayım. Buna katlanamam.
- Ne yapacaksın?
- Çekilir, öğretmenlikle meşgul olurum.
- O zaman beni karşında bulursun. Anlıyorum ki sen verdiğim

sözden şüphe ediyorsun. Namus sözüm var. Müsterih olun Bu kabil

olaylar Avrupa memleketlerinde de oluyor.

'Kapatıyoruz'
Atatürk 1 Kasım 1930 günü hedefinin tek dereceli serbest seçim

olduğunu söylediğinde Fethi Bey ve arkadaşları adeta bayram etti.
Ama iki gün sonra Çankaya'nın havasının değiştiğini gördüler.

Atatürk kendisinin de inanmadığı bir çözümü öneriyordu: "Siz

çalışmaya devam edin ben de partimin başında siyasi mücadeleye

katılayım."
Fethi Bey partisinin diğer kurucularıyla görüşüp Köşke çıktı,

kararlarını bildirdi: "Biz sizinle mücadele etmek için parti kurmadık.

Dolayısıyla fırkayı dağıtmaya karar verdik."
Atatürk'ün Fethi Bey'i parti çalışmalarını sürdürmek konusunda ikna

çabaları sonuç vermedi ve iki dost insan Serbest Fırka'nın kendisini

kapatma kararı aldığının Meclis'te duyurulmasına karar verip ayrıldı.


Çerçeve
Çankaya'ya Anıtkabir planı
Atatürk'ün Çankaya'yı çok sevdiği biliniyor. Orada rahat ettiğini her

vesileyle söylediği de. Nitekim ölümünden sonra Falih Rıfkı
Atay, Selah Cimcoz ve Ferid Celal Güven'den oluşan komisyon

kurulacak Anıtkabir için en uygun mevkiin Çankaya olduğuna ilişkin

bir raporu Ulus gazetesinin başlıklı kâğıdı üzerinde kaleme aldılar.

Ama o tarihte kabul gören bu fikir daha sonra hatırlanmadı bile.

1939 da ingilizlerle anlaşma yapan Atatürkün ismini her yerden silmeye .alışan kimdi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder